Meşrutiyetle birlikte yeniden ivme kazanan batılılaşma çalışmaları sürecinde kadın hakları tekrar tartışma konusu olmaya başlamış ve bu sefer kadınların annelik görevinden öte okuma haklarının verilmesi ile birlikte aydınlanacak olan kadınların, erkeklerin üstlenmiş olduğu bir çok toplumsal faaliyeti başarıyla gerçekleştirebilecekleri savunulmaya başlanmıştır. Özellikle dönemin batı medeniyetini örnek alan aydınları tarafından çok evliliğe karşı çıkılmaya başlanmıştır. Halil Hamit de; batı medeniyetini örnek olarak almış olduğu temel tezlerinde kadınların, erkeklerin üstlenmiş oldukları bir çok faaliyetin üstesinden gelebilecek kabiliyete sahip olduklarını, seçme ve seçilme haklarının da kadınların rahatlıkla ifa edebilecekleri sahalar olduğunu seslendirmiş aydınlardandır.