Mustafa Balel bu kitabında bir İstanbul tablosu çiziyor. Konuğu François'ya Batılı gözüyle İstanbul'u anlattırıyor. Mektupların yazarı bu sanal konuk gezdiği, gördüğü yerleri, edindiği izlenimleri Fransa'daki bir yakınına aktarıyor ve anlattıkları tarihi yapılarla sınırlı değil. Onu rehber kitaplar veriyor nasıl olsa. Tarihsel değerler, yapılış hikâyeleri, özellikleri ve tarih boyunca geçirdiği evreleriyle bir söyleşi havası içinde, şu anda görende yarattığı duygularla verilirken duvara asılı birer tablo olmaktan kurtarılarak yaşamın içine katılıyor. Ayrıca da İstanbullunun yaşam biçimi, beslenme, eğlenme alışkanlıkları, töreler, gelenekler yeri geldiğinde kendi ülkesininkiyle karşılaştırmalı olarak veriliyor. Bu nedenle çağdaş gezgin François'yı, kenti ve insanlarını en kısa zamanda yeterince tanıyabilmesi için İstanbullu bir ailede ağırlıyor. Böylece bir yabancının bazı gerçekleri görmesini engelleyen sis perdesi aralanarak François doğrudan yaşamın içine girebilme fırsatını yakalıyor. Usta bir hikâyecinin aralarına duygu yüklü küçük öyküler, yaşanmışlar, anekdotlar da serpiştirdiği "İstanbul Mektupları" İstanbul'u ve bizi dünyanın herhangi bir yerinde bir yabancıya olduğu kadar kendimize de yaklaştıracak bir roman tadında içten, sıcacık mektuplar...
Mustafa Balel bu kitabında bir İstanbul tablosu çiziyor. Konuğu François'ya Batılı gözüyle İstanbul'u anlattırıyor. Mektupların yazarı bu sanal konuk gezdiği, gördüğü yerleri, edindiği izlenimleri Fransa'daki bir yakınına aktarıyor ve anlattıkları tarihi yapılarla sınırlı değil. Onu rehber kitaplar veriyor nasıl olsa. Tarihsel değerler, yapılış hikâyeleri, özellikleri ve tarih boyunca geçirdiği evreleriyle bir söyleşi havası içinde, şu anda görende yarattığı duygularla verilirken duvara asılı birer tablo olmaktan kurtarılarak yaşamın içine katılıyor. Ayrıca da İstanbullunun yaşam biçimi, beslenme, eğlenme alışkanlıkları, töreler, gelenekler yeri geldiğinde kendi ülkesininkiyle karşılaştırmalı olarak veriliyor. Bu nedenle çağdaş gezgin François'yı, kenti ve insanlarını en kısa zamanda yeterince tanıyabilmesi için İstanbullu bir ailede ağırlıyor. Böylece bir yabancının bazı gerçekleri görmesini engelleyen sis perdesi aralanarak François doğrudan yaşamın içine girebilme fırsatını yakalıyor. Usta bir hikâyecinin aralarına duygu yüklü küçük öyküler, yaşanmışlar, anekdotlar da serpiştirdiği "İstanbul Mektupları" İstanbul'u ve bizi dünyanın herhangi bir yerinde bir yabancıya olduğu kadar kendimize de yaklaştıracak bir roman tadında içten, sıcacık mektuplar...