Ahmet, yeni mezun çiçeği burnunda bir öğretmendir. Anadolu'da küçük bir kasabada bulunan tek lisenin iki kimya öğretmeninden birisidir.
Ahmet öğretmen, öğrencilerine daha faydalı olmak, daha çok şey öğretmek için derse girmeden önce işlenecek konuya etraflıca hazırlanırdı. Derste söyleyeceklerini ve çözecekleri örnekleri hazırlar, kısa ders süresince o konuyla ilgili nasıl daha çok şey söyleyerek öğrencilerinin daha çok ve daha iyi anlayabilmelerini sağlayabilirim diye düşünürdü.
Ahmet öğretmenin, 2C sınıfına kimya dersinin olduğu bir gündü. Ahmet öğretmen tam vaktinde dersine girdi. Dersi, daha önce birçok defa yaptığı gibi anlattı. Hatta derste birkaç öğrenci kendi aralarında konuşurken onları uyarmış susturmuştu. Ders çıkışında kuşlar gibi hafif hissetti kendini. Koridorda zafer kazanmış komutan edasıyla yürüyerek öğretmenler odasına gitti.
Ertesi gün, kazandığı zaferin izlerini aramak için öğrencilerine önceki dersle ilgili sorular sorduğunda gerçek bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı.
Soru sorduğu öğrencilerin hiçbiri geçen ders anlatılanları hatırlamıyordu. Bırakın derste anlatılanları, dersin hangi konuya dair olduğu ile ilgili sorular bile cevapsız kalmıştı.
Ahmet öğretmen, “Bu bir zafer değil hezimet“ dedi kendi kendine. Ders sonunda öğretmenler odasına gitti. Başını ellerinin arasına aldı ve kara kara düşünmeye başladı.
Niçin böyle olmuştu? Halbuki, o konuyu nasıl da canla şevkle anlatmıştı, konuyla ilgili her şeyi anlatmıştı, problemler çözmüştü. Hatta herkesin iyi bir şekilde dinleyebilmesi için sınıfta çıt çıkarmamıştı. Nasıl olmuştu da böyle bir duruma düşmüştü?
(Arka Kapak)
Ahmet, yeni mezun çiçeği burnunda bir öğretmendir. Anadolu'da küçük bir kasabada bulunan tek lisenin iki kimya öğretmeninden birisidir.
Ahmet öğretmen, öğrencilerine daha faydalı olmak, daha çok şey öğretmek için derse girmeden önce işlenecek konuya etraflıca hazırlanırdı. Derste söyleyeceklerini ve çözecekleri örnekleri hazırlar, kısa ders süresince o konuyla ilgili nasıl daha çok şey söyleyerek öğrencilerinin daha çok ve daha iyi anlayabilmelerini sağlayabilirim diye düşünürdü.
Ahmet öğretmenin, 2C sınıfına kimya dersinin olduğu bir gündü. Ahmet öğretmen tam vaktinde dersine girdi. Dersi, daha önce birçok defa yaptığı gibi anlattı. Hatta derste birkaç öğrenci kendi aralarında konuşurken onları uyarmış susturmuştu. Ders çıkışında kuşlar gibi hafif hissetti kendini. Koridorda zafer kazanmış komutan edasıyla yürüyerek öğretmenler odasına gitti.
Ertesi gün, kazandığı zaferin izlerini aramak için öğrencilerine önceki dersle ilgili sorular sorduğunda gerçek bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı.
Soru sorduğu öğrencilerin hiçbiri geçen ders anlatılanları hatırlamıyordu. Bırakın derste anlatılanları, dersin hangi konuya dair olduğu ile ilgili sorular bile cevapsız kalmıştı.
Ahmet öğretmen, “Bu bir zafer değil hezimet“ dedi kendi kendine. Ders sonunda öğretmenler odasına gitti. Başını ellerinin arasına aldı ve kara kara düşünmeye başladı.
Niçin böyle olmuştu? Halbuki, o konuyu nasıl da canla şevkle anlatmıştı, konuyla ilgili her şeyi anlatmıştı, problemler çözmüştü. Hatta herkesin iyi bir şekilde dinleyebilmesi için sınıfta çıt çıkarmamıştı. Nasıl olmuştu da böyle bir duruma düşmüştü?
(Arka Kapak)