Alevîlik-Bektaşîlik, son yirmi yıldır ülkemizde tartışılan ve güncelliğini koruyan konuların başında gelmektedir. Ancak Alevilik ya da tarihsel adıyla Kızılbaşlığın çeşitli siyasi ve sosyal sebeplerle tarih boyunca "kapalı toplum" özelliği sergilemesi, Alevîliğin kesintisiz bir tarihsel sürekliliğe sahip olamamasına ve varlığını daha ziyade "sözlü kültüre" dayalı olarak sürdürmesine neden olmuştur. Sözlü kültüre dayalı olarak varlığını sürdürse de Alevîliğin bu sözelliğinin dayandığı yazılı ürünler mevcuttur. Ancak günümüzde bu eserlerin, meselenin taraflarınca yeterli derecede bilindiğini söylemek zordur. "Buyruklara Göre Kızılbaşlık" ismini taşıyan bu çalışma, yukarıda bahsettiğimiz sorunsalı aşmak adına Alevîliğin temel yazılı kaynaklarından Buyruklara dayanılarak hazırlanmıştır. Bu çalışma ile amaçlanan, hem Kızılbaşlığın ne olduğunu ortaya koymak, hem de Alevîlerce çok Önemsenen ancak Osmanlı Türkçesi ile yazıldığı için artık okunmayan ve anlaşılmayan Buyrukların mahiyetini ortaya koymaktır.
Alevîlik-Bektaşîlik, son yirmi yıldır ülkemizde tartışılan ve güncelliğini koruyan konuların başında gelmektedir. Ancak Alevilik ya da tarihsel adıyla Kızılbaşlığın çeşitli siyasi ve sosyal sebeplerle tarih boyunca "kapalı toplum" özelliği sergilemesi, Alevîliğin kesintisiz bir tarihsel sürekliliğe sahip olamamasına ve varlığını daha ziyade "sözlü kültüre" dayalı olarak sürdürmesine neden olmuştur. Sözlü kültüre dayalı olarak varlığını sürdürse de Alevîliğin bu sözelliğinin dayandığı yazılı ürünler mevcuttur. Ancak günümüzde bu eserlerin, meselenin taraflarınca yeterli derecede bilindiğini söylemek zordur. "Buyruklara Göre Kızılbaşlık" ismini taşıyan bu çalışma, yukarıda bahsettiğimiz sorunsalı aşmak adına Alevîliğin temel yazılı kaynaklarından Buyruklara dayanılarak hazırlanmıştır. Bu çalışma ile amaçlanan, hem Kızılbaşlığın ne olduğunu ortaya koymak, hem de Alevîlerce çok Önemsenen ancak Osmanlı Türkçesi ile yazıldığı için artık okunmayan ve anlaşılmayan Buyrukların mahiyetini ortaya koymaktır.